İslam tarihinde Ahmet bin Hambel ile başlayan ve İbni Teymiye ile Vücut bulan Selefilik akımı en sonunda Vahhabiliğin kurucusu Muhammed bin Vahhab tarafından günümüze taşınmış, İslamda nefret uyandırması düşünülerek ABD ve İsrail tarafından Suud merkezli desteklenen bir siyasal İslam modelidir. Çok detaylara girmeyeceğim sadece kendi fıkhını kabul etmeyen, her anlayışı tekfir eden bu hareket Afganistan'da hakim olunca, onlardan kaçan insanlar önce İran devletine geldiler. Şii-Caferi İran, topraklarında Sünni hiç kimseyi istemediği için bu insanları Türkiye sınırına getirip bıraktılar.
ABD Afganistan'ı kendi silahları ile birlikte Taliban'a bıraktığına göre hedef İran mıdır, yoksa Kuzey Müslümanlığının merkezi Turan coğrafyası mıdır? İlk aklıma gelen İran olabilir düşüncesidir. Gerçi Suriye'den sonra İran tehdit olmaktan kısmen çıkmış olsa da, İran'ın yeni cumhurbaşkanının daha radikal bir isim olduğu düşünülürse, Suud destekli Taliban İran' karşı kullanılacak çok uygun bir aparattır. 
İran Fıkhının sünnilerce kabul edilmeyen din ölçüleri ortada iken, sünnilerin en katı fraksiyonun İran üzerine sürülmesi onlar adına akılcı bir politikadır.
Türkiye dış politikada Afgan tarafını tutarsa radikal islamı benimsemiş gösterilecek, tutmasa İran yanlısı olarak klişelenecek. Tarafsız kalmak mümkün mü? Mümkün değildir çünkü bu sürecin içine Türkiye girmiştir ve 15 milyon civarında Türk-İslam varlığı vardır ve 943 yıllık Türklerin devlet izi vardır. Doğal coğrafya na arkanı dönersen arkandan vururlar. 
Ez cümle kapitalizm ve batı girdiği hiç bir yere barış ve huzur getirmemiştir. Kan ve göz yaşı bırakmak onların temel özelliğidir. Haçlı seferi sırasında kendilerine saldıran, haçlı asker ve yaralılarına yemek vererek onların İslam olmasını sağlayan Korkuteli civarındaki Döğer boyuna inat, Haçlılar Müslümanların cesedini kaynatarak yemişlerdir. 
Çocuklarımıza insan üstü varlıklar olarak empoze edilen bu kan emiciler 21. yy da yine asaletlerinin gereğini yapmaktadırlar.