Kavruk bir Anadolu köyü Hoca Köy. İlim erbabı, Kalem üstadı, mollasının çok olması ile adı çıktı “Hoca Köy” diye.
Vatan görevi der, her genç askere koşar, devlete kurbanlık Mehmetçik vermekten çekinmezlerdi. Hüseyin de vatana kurban olmak üzere çıktı yola, Allah ona İstiklal harbi Gazisi unvanı verdirdi.
Hatice Ana kınalı saçları gibi oğluna da yaktı kınayı, uğurladı askere.
Oğlunun ilk mektubu geldi Manisa’dan. Övgü ile bahsediyor, dualar istiyordu dünyalar iyisi Yüzbaşına..
Bir kara haber geldi Hoca Köye, oğlunu göndermişlerdi Diyarbakır’a.
Diyarbakır uzak. Diyarbakır bilinmedik diyar.
Mektubunda Siirt’e çavuş eğitimine gittiğini, seçmelerin olacağını, seçilirse çavuş olacağını söylüyordu.
“Ana kimseye söyleme, kazanamazsam dalga geçer yaşıtlarım” diye tembih eder anacığına.
O çok sevdiği Yüzbaşısı da tayin olmuştu Siirt’e.
Anacık çok duygulanır, mektep gören oğlunu çağırır.
Şu satırları yazdırır.
Diyarbakır’dan gittim Siirt’e
Tren geldi hem seyide seyide
İbdi beri idi Manisa
Bin yaşasın o yüzbaşı kimise
oğlu kızı varısa
Mektubu alan asker bir duvar dibinde anasının sözlerine ağlarken, uzaktan gelen Yüzbaşının gölgesi ile kaldırır başını.
Asker hemen ayağa kalktı. Uzandı aldı mektubu Yüzbaşı.
Okudu Hoca köylü Hatice ananın mektubunu.
İki damla yaş düştü gözlerinden.