Bugun...



MANAVGAT “ YALNIZ DEĞİLSİN GAZZE” DEDİ ...!

Manavgat'ta yaşananlara duyarsız kalmayan sivil toplum örgütleri, Gazze'de soykırıma tabi tutulan Müslümanlara destek, İsrail zulmüne ve katliamına dur demek için AKM önünden Cumhuriyet Meydanı'na kadar yürüdü.Program, yürüyüş sonrası Kur'an-ı Kerim tilaveti, şiirler, basın açıklaması ve dua ile devam etti

facebook-paylas
Güncelleme: 27-10-2023 11:29:14 Tarih: 27-10-2023 11:21

MANAVGAT “ YALNIZ DEĞİLSİN GAZZE” DEDİ ...!

Gazze'de soykırıma tabi tutulan Müslümanlara destek, İsrail zulmüne ve katliamına dur demek için AKM önünden Cumhuriyet Meydanı'na kadar sloganlar eşliğinde yürüyen Manavgatlılar program sonrasında saat 24:00'e kadar Gazze nöbeti tuttular.

 

SÖZDE MEDENİ DEVLETLER

 

Amerika'ya, batıya ve İsrail'e karşı atılan sloganlarla Cumhuriyet Meydanına gelen kalabalık bu katliamın ve zulmün durmasını, Filistin halkının özgürlüğünü haykırdılar.

 

Yürüyüşe bazı siyasi parti liderleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de katılarak destek verdi.

 

Cumhuriyet Meydanı'nda Eyüp Ensar Kılıç'ın Kur'an-ı Kerim tilavetiyle açılan programda Miraç Esendere Şiir ve Altan Sağdıç da birer şiir okudular.

 

AÇIKLAMADAN NOTLAR

 

Furkan Sarıkaya basın açıklamasında yaşananları yeniden gündeme getirirken acil çözüm için çağrıda bulundu. Sarıkaya basın açıklamasında şunları dile getirdi: "BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 

Kıymetli Manavgatlı hemşerilerimiz  ve STK camiamızın siz değerli üyeleri, hepiniz hoş geldiniz demek isterdik ama hüzünlü geldiğinizi biliyoruz. Umutsuz muyuz, hayır. Allah’ın izniyle bizleri güzel günlerin beklediğine de inancımız tamdır. Zalimin zulmü bir gün bitecek.Tarih boyunca bu dünya nice zalimleri gördü. Hepsi toprağa karıştı gitti. Her zalim ne yaparsa aslında kendine yapar.

 

Bunu da Kehf suresi 7. ayet-i kerimeden anlıyoruz: Bismillahirrahmanirrahim. (Ey İsrailoğulları): “İyilik yaparsanız kendiniz için iyilik yapmış olursunuz; kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz. Artık sonuncu (ikinci cezalandırma) zamanı gelince, yüzlerinizi kapkara edecek, daha önce girdikleri gibi yine Mescide girecek ve üstün gelip her şeyi tahrip edecek (ordular size musallat olur).”

 

EY SİYONİST TERÖR DEVLETİ İSRAİL!

 

Sonunuz yaklaşıyor, tünelin ucundaki ışık görünüyor, dövemediği adamın, karısını kızını döverek itibar toplamaya çalışan kişinin örneği gibi siz de korkunuzdan kara harekâtına girişemeyip, durmadan sivil insanları bombalamakla kaybettiğiniz itibarınızı toplamaya çalıştığınızın çok iyi farkındayız. Ama bu da bir yerde bitecek ve siz acı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaksınız. O gün çok yakındır. Bu gün aydınlığa en yakın olduğumuz karanlık vaktidir. Eteğinizdeki son taşları bitirdiğiniz zaman asıl o zaman sizi göreceğiz. Şu anki pervasızlığınızın halkınızın ve askerinizin moralini düzeltmek, içini soğutmak için, yer ile yeksan olan itibarınızın düzelmesi için olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu saatten sonra ne yaparsanız yapın, artık kartondan bir kaplan olduğunuzu biz biliyorduk da bütün dünya da görmüş oldu. Siz bir korkaklar ordususunuz. Allah'ın izniyle kitabınızda geçen "kuzeyden gelen ordu" Türk ordusu olacaktır. Sizi bir gün gelecek, yer ile yeksan edeceğiz. Bekleyin, biz de bekliyoruz.

 

Fakat o güne kadar bazı şeyleri de bizim düzeltmemiz gerekiyor: Birincisi Emperyalist Batı'nın dayattığı ve adına Uluslar arası Sistem/Toplum dediği yapıdan bu güne kadar İslam coğrafyasının lehine bir tek karar çıkmamıştır, çıkmayacaktır. Lehte karar çıkması şöyle dursun, aldıkları tüm kararların neredeyse tamamı İslam Coğrafyasına kan ve gözyaşından başka bir şey getirmemiştir. Bugün Gazze'de Filistin'de yaşananlar ilk kez yaşanmıyor... Bu gidişle son kez de yaşanmış olmayacak. Bir sorun, onu doğuran düşünce yapısı ya da sistemle ÇÖZÜLEMEZ... Artık bu konuların açıktan dillendirilmesi gerekmektedir. Bu güne kadar bizi oyalayan, hatta Batı'yı ve İsrail'i koruma altına alırken İslam ülkelerini tuzağa çeken ne kadar NATO gibi, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Cenevre Anlaşması gibi hatta İslam Birliği Teşkilatı gibi oyalayıcı ne kadar Uluslararası teşkilat varsa ayrılmalıyız. Filistin halkı, İslâm dünyasında dahi yalnızdır. Hiçbir yaptırım gücü olmayan sivil protesto grupları dışında Filistin üzerinde yoğunlaşmış nitelikli bir destek yoktur. Artık İslam Ülkeleri Birliği Modeli gibi bir birliğin oluşturulması, Birliğin oluşturacağı Savunma Kuvvetlerine bağlı Barış Gücü’nün ivedilikle kurularak, İslam coğrafyasındaki işgal ve kriz bölgelerine sevk edilebilir hale gelinmesi ve bunun başını da Türkiye'nin çekmesi gerekmektedir. Nerede mazlum ve mağdur bir ülke varsa dinine bakmadan hâmisi, savunucusu olunmalıdır. Artık bunun gibi somut ve caydırıcı adımlar atılmadan içlerimizin yangını sönmeyecektir.

 

Çünkü İsrail sadece güçten anlar.

 

İkinci düzeltilmesi gereken konu ALGILARIMIZDIR.  Bir kez daha görüyoruz ki algı yönetimi, Batı ve İsrail’in askeri müdahaleleri kadar yıkıcı hale gelmiştir. Öyle ki olaylar, mazlumu zalim, zalimi mazlum olarak algılatacak şekilde çarpıtılmış durumdadır.

 

Öncelikle sorunun FİLİSTİN SORUNU olarak değil, bütünüyle İslâm dünyasının hatta dünyanın “SİYONİZM SORUNU” olarak tanımlanması gerekmektedir. İsrail sorunu, BM kararları, uluslararası hukuk çerçevesinde ve tarihi gerçekler ışığında çözümlenecek bir sorundur. Ancak, sorunun böyle ele alınmasının önündeki en büyük engel, söz konusu gerçeklere duyarsız bir Batı ve İslam kamuoyudur. İsrail’in çıkarları ile örtüşen bu duruma birilerinin merhamete gelerek son vereceğini beklemek ne kadar yanlış ise, sadece Filistin’in askerî veya diplomatik olarak fonksiyonel bir karşılık vermesini beklemek de o kadar yanlış olacaktır.

 

Çözüm İslam Dünyası’nın fonksiyonel ve nitelikli dayanışmasında düğümlenmektedir. İsrail’in stratejisine, fonksiyonel bir strateji ile karşılık veren bir İslâm dayanışması teşkil edilmelidir. Batı ve İsrail, karşısında bu keyfiyeti kazanmış bir muhatap olarak topyekûn İslâm dünyasını bulmadıkça, çözüm de olmayacaktır. Yaşananların vebalini İsrail ve Batı kampına yüklemek yetmez. İslâm dünyası neden bu keyfiyeti kazanamamaktadır? Karşımızdaki en ağır sorun da budur. Bu iki sorun aşılmadan başka çözümler aramak beyhude birer çaba olmaktan öteye geçememektedir.

 

Bu gün Filistinli bir kardeşten şöyle bir çağrı geldi: "Tüm Araplara ve Müslümanlara duyurun, bizim gıyabi cenaze namazımızı kılmasınlar. Filistin halkı diridir, ölü olan sizlersiniz." Bu kardeşimiz ne kadar haklı değil mi? Belki de onlar bizim gıyabi cenaze namazımızı kılmalılar. Belki de bizim dirilmeye ihtiyacımız vardır, olamaz mı?

 

Buradan Siyon-Haçlı İttifakı'na sesleniyoruz,

 

EY SİYON-HAÇLI İTTİFAKI!

Adına medeniyet diyerek kurduğunuz Haçlı-Siyon İttifakı insanlık geçmişinin en zalim ve en karanlık tarihidir. Yıkılsın bu kanlı medeniyetiniz. Yerin dibine batsın sizin insanlığınız. Yetmiş beş yılda yok edemediğiniz yetimliğin üstüne hep birden çullanışınız kahrolsun. Eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve tiksinti veren riyakârlığınızın abidesi olarak diktiğiniz sisteminiz cehennemin dibine batsın. Afrika’dan Asya’ya emdiğiniz insan kanlarıyla semiren bedenleriniz ateşlerde kavrulsun. Son Filistinli yetimi boğmak için sıraya giren güruh, size diyoruz; ey zulmün, şiddetin, haramın ve hilenin yuvasını Olimpos’a kurmuş olan fitnenin torunları. Dünyayı yaşanmaz kılan fesat tohumları. Hz. İsa’yı çarmıha geren sahtekârlar. Şeytanın safına katılıp, Hz. Musa’ya isyan eden firavunun son kalıntıları. Hz. Zekeriya’yı, Hz. Yahya‘yı hunharca öldüren katiller. Cehennemin yakıtı zalimler. İnsanlığın yüz karası caniler. Bebek bedenlerini parçalayıp alkışlayan azgın maymunlar. Besininiz, oksijeniniz, havanız, suyunuz kan, ekmeğiniz kan, adaletiniz kan, özgürlük vaadiniz kan, eşitlik anlayışınız ve yalan dolu sözleriniz kan, insanlıktan anladığınız kan...

 

Size de sesleniyoruz ey Batı, ey Amerika: Lanetli dediğiniz aşağılık yaratıkları topraklarınızdan sürüp, İslam beldelerine atınca onlarla iş birliği yaptınız. Çünkü onlarla kimyanız, mayanız aynı. Birlikte el ele verip Afganistan’da, Libya’da, Yemen’de, Bosna’da, Cezayir’de, Somali’de, Irak’ta, Suriye’de, Myanmar’da, Filistin'de böldünüz, parçaladınız, yaktınız, yıktınız.

 

Allah’ın ve tüm yarattıklarının laneti, onlarca yıldır insanların evlerini başlarına yıkanların, bunu alkışlayanların, eziklerin, ırkçıların ve sesini çıkarmayanların üzerine olsun. Her taşın altından engerek yılanları gibi zehirli, pis dilini çıkaran sinsi İngiliz olanlarınızın kanlı elleriyle Ortadoğu’nun kalbine yerleştirdiğiniz Peygamber katilleri yetmiş beş yıldır cinayet işledikçe hepiniz alkışladınız, işgal ettikçe yeni silahlar verdiniz, insanları evlerinden çıkarıp zindanlara attıkça desteklediniz, şimdi de yetim Filistinlileri tamamen yok etmek için kocaman ağızlarını açan timsahlar gibi topunuz birden saldırıyorsunuz Allah sizi kahretsin. Mazlum milletlere karşı kurduğunuz bu ittifakınızı Allah paramparça etsin...!

 

EY KARDEŞLERİM SON OLARAK SİZE ŞUNU DİYORUZ ..

 

Hayber kalelerine sığınan Yahudiler yiyecek ve içecek stokları ile Peygamber Efendimizin gitmesini bekliyordu Hayber kaleleri sağlam, yüksek bir yerdeydi. Ok atsan sana geri dönüyor, taş atsan yetişmiyor, bağırsan sesin yetişmiyordu. Hayber yıkılmıyordu. Hayber fethedilmiyordu. Günlerce bekledi İslam ordusu. Ama Yahudiler kalelerden çıkmıyordu. Müslümanların stoku tükenmek üzere, moralleri bitmek üzereydi. Bu uzun bekleyişten sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir strateji geliştirdi. Hurma ağaçları kesilecekti. Hayber Yahudilerinin ekonomisi birer birer kesilecek, servetleri devrilecekti. Gelecekleri köklerinden kazınacaktı. Zira Yahudi için para, servet, zenginlik her şeydi. Ağaçlar kesildikçe Yahudiler kahroluyordu Ağaçlar kesildikten sonra burada kalmanın da bir anlamı kalmayacaktı. Anlaşma yoluna gittiler ve taşıyabilecekleri kadar yükle Yahudilerin başkenti Hayber’i terk ettiler. Ey Kardeşim Sen de Hayber savaşına katılmak istiyorsan bir ağaç da sen kes! Sen de bugün sövsen sesin Yahudi’ye ulaşmaz! Taş atsan İsrail’e ulaşmaz! Mermi atsan Tel Aviv’e yetişmez. Ama sen de Peygamber Efendimizin stratejisini yapabilirsin! Al eline baltayı kes Yahudilerin ağaçlarını! Nasıl mı? Evine giren her Yahudi malı bir ağaçtır. Kullandığın her Yahudi malı deterjan bir ağaçtır İçtiğin her kola bir ağaçtır. İçtiğin her Yahudi malı sular bir ağaçtır. Kolalar, pepsiler, fantalar,  ariel matikler, Algidalar, Danoneler birer ağaçtır. Hayber savaşına katılmak istiyor musun? Öyleyse al eline boykot baltasını kes Yahudilerin ağaçlarını! Kahrolsun İsrail, kahrolsun siyonizm, kahrolsun emperyalist devletler. Zalimler için yaşasın cehennem.

 

 

Mehabaşelale.com

Mustafakutun




Bu haber 406 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
YAZARLAR
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI