Gerek ülkemizde ve gerekse de tüm dünyadaki Müslümanların olduğu yerlerde İslâm Aleminin içine nifak tohumları atmak için bir taraftan Yahudiler ve bir taraftan da Haçlılar büyük bir emek sarfetmektedirler ve büyük ölçüde de başarmışlardır. İşte bu nifak, Alevî Sunnî çatışmalarıdır.
Alevîlik eğer Hz. Ali ve oğullarını sevmek ise şayet, Sunnîler Alevîlerden daha çok alevidirler. Çünkü Hz. Ali ve oğullarını Sunnîler daha çok severler. Bunu nereden çıkarıyorsun diyenlere cevabım da, çocuklarına Sunnîlerin verdiği isimlerden çıkarıyorum diyorum. Ben şöyle yakınlarıma bir göz atıyorum; sülalemde Ali ismi de var, Hasan ve Hüseyin ismi de var. Hatta dedem rahmetli amcamın birisine Hasan Hüseyin ismi de koymuş. Amcam ise oğluna Hasan Ali ismini koymuş. Annemin en samimi arkadaşının yani teyzem dediğim insan, oğluna Hazreti Alinin torunu ve Hazreti Hüseyin’in oğlunun adını yani Zeynel Abidin ismini koymuştur. Oysa Alevîlerin pek çoğunun çocuklarına siyasal olarak isimler koyduğunu biliyoruz. Deniz, Mahir, Ulaş gibi ve Kaya, Su, Savaş, Vural vb gibi.
Sunnîlerin Alevîlerden en önemli farkı ise Sunnîlerin Hazreti Ali’yi sevdikleri gibi Hazreti Ali’nin sevdiklerini de sevmeleridir. Sunnîler, Peygamberimizi, Hazreti Osman’ı, Hazreti Abubekir ve Hazreti Ömer’i de severler.
Mezhep çatışması, kavgası ve savaşını hep gereksiz ve komik bulmuşumdur. Her insan bir başka insanın sevgisine de, saygısına da , inancına da hürmet etmelidir. Yunus Emre ve Şeyh Edebali gibi insanların mezheplerini hiç birimizin araştırmadan ortaya koydukları manifestodan dolayı sevdiğimiz gerçeğini unutmamak gerekir vesselam..
Mustafa EROL